20 Adet Kelime Ve 20 Adet Cümle

YDSKELİMELER
3 Min Read

 

İngilizce Kelime Türkçe Anlamı
Abate Azalmak
Aberration Sapma
Abhor Tiksinmek
Acquiesce Razı olmak
Alacrity İsteklilik
Anathema Lanet
Antipathy Nefret
Arcane Gizemli
Bane Felaket
Beguile Aldatmak
Bereft Yoksun
Cajole Tatlı sözle kandırmak
Callous Duygusuz
Candor Açık sözlülük
Capricious Değişken
Circumspect İhtiyatlı
Conundrum Çıkmaz
Deleterious Zararlı
Ebullient Coşkulu
Enervate Güçsüzleştirmek

Kelimelerle Cümleler:

  1. Abate: The storm finally began to abate, leaving behind only a light drizzle.
    • (Fırtına sonunda azalmaya başladı ve geride sadece hafif bir çiseleme kaldı.)
  2. Aberration: His rude behavior was an aberration from his usual politeness.
    • (Onun kaba davranışı, normalde nazik olan tutumundan bir sapmaydı.)
  3. Abhor: I absolutely abhor violence in any form.
    • (Her türlü şiddetten kesinlikle tiksiniyorum.)
  4. Acquiesce: She decided to acquiesce to their demands to avoid further conflict.
    • (Daha fazla çatışmadan kaçınmak için onların taleplerine razı oldu.)
  5. Alacrity: He accepted the job offer with alacrity, eager to start immediately.
    • (İş teklifini büyük bir istekle kabul etti ve hemen başlamak için sabırsızlandı.)
  6. Anathema: The idea of lying was an anathema to her deeply held beliefs.
    • (Yalan söyleme fikri onun derinden inandığı değerler için bir lanetti.)
  7. Antipathy: There was a clear antipathy between the two political leaders.
    • (İki siyasi lider arasında açık bir nefret vardı.)
  8. Arcane: The ancient text was filled with arcane symbols that no one could understand.
    • (Eski metin, kimsenin anlayamadığı gizemli sembollerle doluydu.)
  9. Bane: His constant procrastination was the bane of his success.
    • (Sürekli erteleme alışkanlığı onun başarısının felaketi oldu.)
  10. Beguile: The charming salesman tried to beguile her into buying a car she didn’t need.
    • (Cazibeli satıcı, ona ihtiyacı olmayan bir araba aldırmaya çalıştı.)
  11. Bereft: After the accident, she felt bereft of hope.
    • (Kaza sonrası umuttan yoksun hissetti.)
  12. Cajole: He managed to cajole his friend into joining the trip, despite her reluctance.
    • (Arkadaşını, isteksiz olmasına rağmen, geziye katılmaya tatlı sözlerle ikna etti.)
  13. Callous: His callous disregard for her feelings hurt her deeply.
    • (Onun duygularını umursamaz tavrı onu derinden yaraladı.)
  14. Candor: I appreciate your candor in discussing these difficult issues.
    • (Bu zor meseleleri tartışırken açık sözlülüğünüzü takdir ediyorum.)
  15. Capricious: The boss’s capricious decisions made the employees feel insecure.
    • (Patronun değişken kararları çalışanları güvensiz hissettirdi.)
  16. Circumspect: She was always circumspect when making important decisions.
    • (Önemli kararlar alırken her zaman ihtiyatlıydı.)
  17. Conundrum: Solving this mathematical conundrum requires deep thinking.
    • (Bu matematiksel çıkmazı çözmek derin düşünmeyi gerektiriyor.)
  18. Deleterious: The chemicals had a deleterious effect on the environment.
    • (Kimyasallar çevre üzerinde zararlı bir etki yaptı.)
  19. Ebullient: The team’s ebullient spirit after their victory was contagious.
    • (Takımın zafer sonrası coşkulu ruh hali bulaşıcıydı.)
  20. Enervate: The long journey through the desert had left the travelers enervated.
    • (Çöl boyunca süren uzun yolculuk, gezginleri güçsüzleştirdi.)
YDSKELİMELER

Share This Article