ZOR 20 YDS Kelimeleri

YDSKELİMELER
3 Min Read
İngilizce Kelime Türkçe Anlamı
Abnegation Fedakârlık, özveri
Obfuscate Kafa karıştırmak
Recalcitrant İnatçı, dik başlı
Impecunious Parasız, fakir
Ubiquitous Her yerde olan
Obsequious Yalakalık eden, aşırı itaatkâr
Pernicious Tehlikeli, zararlı
Intransigent Uzlaşmaz, katı
Recondite Gizli, anlaşılması zor
Ephemeral Kısa ömürlü
Insidious Sinsi, tehlikeli
Lugubrious Kederli, hüzünlü
Sycophant Yalaka, dalkavuk
Capricious Kaprisli, değişken
Exacerbate Kötüleştirmek, şiddetlendirmek
Ineffable Tarifsiz, kelimelerle ifade edilemez
Perspicacious Keen, anlayışlı
Mendacious Yalancı, dürüst olmayan
Incorrigible Islah olmaz, düzelmez
Surreptitious Gizli, kaçamak

Bu kelimelerle örnek cümleler:

  1. Abnegation: His abnegation of personal comfort to help others was admirable. (Kişisel rahatından fedakârlığı, başkalarına yardım etmek için takdire şayandı.)
  2. Obfuscate: The politician tried to obfuscate the facts to avoid blame. (Politikacı, suçlanmamak için gerçekleri kafa karıştırıcı hale getirmeye çalıştı.)
  3. Recalcitrant: The recalcitrant student refused to follow the rules. (İnatçı öğrenci kurallara uymayı reddetti.)
  4. Impecunious: After losing his job, he found himself impecunious and struggling. (İşini kaybettikten sonra parasız kaldı ve zorlandı.)
  5. Ubiquitous: Smartphones have become ubiquitous in modern society. (Akıllı telefonlar modern toplumda her yerde bulunan hale geldi.)
  6. Obsequious: His obsequious behavior annoyed everyone at the meeting. (Onun yalakalık eden davranışları, toplantıdaki herkesi rahatsız etti.)
  7. Pernicious: Smoking has a pernicious effect on your health. (Sigara içmek sağlığınız üzerinde tehlikeli bir etkiye sahiptir.)
  8. Intransigent: Despite negotiations, both parties remained intransigent. (Müzakerelere rağmen, her iki taraf da uzlaşmaz kaldı.)
  9. Recondite: The professor’s lecture on quantum physics was too recondite for most students. (Profesörün kuantum fiziği hakkındaki dersi, çoğu öğrenci için çok anlaşılması zor idi.)
  10. Ephemeral: The beauty of the cherry blossoms is ephemeral. (Kiraz çiçeklerinin güzelliği kısa ömürlüdür.)
  11. Insidious: The disease was insidious, slowly damaging his body without obvious symptoms. (Hastalık sinsiydi, belirgin semptomlar olmadan yavaşça vücuduna zarar veriyordu.)
  12. Lugubrious: The lugubrious music at the funeral made everyone feel even more sorrowful. (Cenazedeki hüzünlü müzik herkesi daha da kederlendirdi.)
  13. Sycophant: He was surrounded by sycophants who told him only what he wanted to hear. (Etrafında sadece duymak istediği şeyleri söyleyen yalakalar vardı.)
  14. Capricious: The weather in the mountains is capricious, changing quickly from sunny to stormy. (Dağlardaki hava durumu değişkendir, hızlıca güneşliyken fırtınalı hale gelir.)
  15. Exacerbate: His angry remarks only exacerbated the situation. (Onun öfkeli sözleri durumu sadece kötüleştirdi.)
  16. Ineffable: The beauty of the sunset was simply ineffable. (Gün batımının güzelliği tarifsizdi.)
  17. Perspicacious: She is perspicacious enough to understand the subtle hints. (O, ince ipuçlarını anlayacak kadar anlayışlıdır.)
  18. Mendacious: The company’s mendacious claims about its product led to a lawsuit. (Şirketin ürünü hakkındaki yalancı iddiaları bir davaya yol açtı.)
  19. Incorrigible: Despite many attempts to discipline him, he remained incorrigible. (Onu terbiye etme girişimlerine rağmen, ıslahe olmaz kaldı.)
  20. Surreptitious: Their surreptitious meetings were discovered by the press. (Onların gizli buluşmaları basın tarafından keşfedildi.)
YDSKELİMELER

Share This Article