YDS İngilizce Kelimeleri

YDSKELİMELER
5 Min Read

25 adet YDS İngilizce kelime ve Türkçe karşılıkları, ardından her biriyle kurulmuş İngilizce cümleler:

İngilizce Kelime Türkçe Anlamı
Apocryphal Şüpheli
Assiduous Gayretli
Bellicose Kavgacı
Cacophony Kakofoni, gürültü
Castigate Cezalandırmak
Chicanery Hilekarlık
Diffident Çekingen
Discursive Dağınık, konudan sapan
Ebullience Taşkınlık
Egregious Berbat, korkunç
Esoteric Anlaşılması zor
Exacerbate Kötüleştirmek
Fatuous Saçma
Garrulous Geveze
Harangue Sert konuşma
Insipid Lezzetsiz, sönük
Lachrymose Ağlamaklı
Munificent Cömert
Obfuscate Kafa karıştırmak
Pernicious Zararlı, öldürücü
Pugnacious Kavgacı
Quixotic Hayalperest
Recalcitrant İnatçı
Sanguine İyimser
Taciturn Sessiz, az konuşan

Kelimelerle Cümleler:

  1. Apocryphal: The story about his heroic deeds turned out to be apocryphal.
    • (Onun kahramanlık hikayesi şüpheli çıktı.)
  2. Assiduous: He was assiduous in completing his assignments on time.
    • (O, ödevlerini zamanında tamamlamakta gayretliydi.)
  3. Bellicose: His bellicose attitude often led to unnecessary arguments.
    • (Onun kavgacı tavrı genellikle gereksiz tartışmalara yol açıyordu.)
  4. Cacophony: The streets were filled with the cacophony of car horns and shouting vendors.
    • (Sokaklar, araba kornaları ve bağıran satıcıların kakofonisiyle doluydu.)
  5. Castigate: The teacher did not hesitate to castigate the students for their misbehavior.
    • (Öğretmen, öğrencilerin kötü davranışlarını cezalandırmakta tereddüt etmedi.)
  6. Chicanery: The politician was known for his use of chicanery to win elections.
    • (Politikacı, seçim kazanmak için hilekarlık yapmasıyla tanınıyordu.)
  7. Diffident: She felt diffident about sharing her ideas in the meeting.
    • (Toplantıda fikirlerini paylaşma konusunda çekingen hissetti.)
  8. Discursive: His discursive speech wandered from topic to topic, confusing the audience.
    • (Onun dağınık konuşması, konudan konuya atladı ve izleyicileri şaşırttı.)
  9. Ebullience: Her ebullience was contagious, and soon everyone in the room was smiling.
    • (Onun coşkusu bulaşıcıydı ve kısa süre içinde odadaki herkes gülümsüyordu.)
  10. Egregious: The referee’s egregious mistake cost the team the match.
    • (Hakemin berbat hatası takıma maçı kaybettirdi.)
  11. Esoteric: The lecture on quantum physics was so esoteric that only a few people understood it.
    • (Kuantum fiziği üzerine yapılan ders o kadar anlaşılması zordu ki, sadece birkaç kişi anladı.)
  12. Exacerbate: The new policy will only exacerbate the existing economic problems.
    • (Yeni politika, mevcut ekonomik sorunları sadece daha da kötüleştirecektir.)
  13. Fatuous: His fatuous comments during the meeting annoyed everyone.
    • (Toplantıdaki saçma yorumları herkesin canını sıktı.)
  14. Garrulous: The garrulous old man kept talking for hours without stopping.
    • (Geveze yaşlı adam saatlerce durmadan konuşmaya devam etti.)
  15. Harangue: The angry customer delivered a long harangue about poor service.
    • (Öfkeli müşteri, kötü hizmet hakkında uzun bir sert konuşma yaptı.)
  16. Insipid: The food was so insipid that I didn’t even finish my meal.
    • (Yemek o kadar lezzetsizdi ki yemeğimi bile bitirmedim.)
  17. Lachrymose: The movie was so lachrymose that many people in the audience were crying.
    • (Film o kadar ağlatıcıydı ki izleyicilerin çoğu ağlıyordu.)
  18. Munificent: The billionaire’s munificent donation helped build a new hospital.
    • (Milyarderin cömert bağışı yeni bir hastane inşa edilmesine yardımcı oldu.)
  19. Obfuscate: The company tried to obfuscate the details of the incident to avoid blame.
    • (Şirket, suçu önlemek için olayın detaylarını kafa karıştıracak şekilde sunmaya çalıştı.)
  20. Pernicious: Smoking is a pernicious habit that can lead to serious health issues.
    • (Sigara içmek, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek zararlı bir alışkanlıktır.)
  21. Pugnacious: His pugnacious nature often got him into fights.
    • (Onun kavgacı doğası, sık sık kavgalara karışmasına neden oluyordu.)
  22. Quixotic: His quixotic quest for perfection made him hard to work with.
    • (Onun hayalperest mükemmellik arayışı, onunla çalışmayı zorlaştırıyordu.)
  23. Recalcitrant: The recalcitrant student refused to follow the teacher’s instructions.
    • (İnatçı öğrenci, öğretmenin talimatlarını takip etmeyi reddetti.)
  24. Sanguine: Despite the setbacks, he remained sanguine about the future.
    • (Tüm aksiliklere rağmen gelecekle ilgili iyimser kaldı.)
  25. Taciturn: The taciturn man rarely spoke unless it was absolutely necessary.
    • (Sessiz adam, gerçekten gerekmedikçe nadiren konuşurdu.)

Bu liste de YDS kelimeleri içeriğinde karşınıza çıkabilecek zor İngilizce kelimeleri anlamanıza ve kullanmanıza yardımcı olacaktır.

YDSKELİMELER

Share This Article