İngilizce Kelime | Türkçe Anlamı |
---|---|
Anachronism | Tarih hatası |
Bellicose | Kavgacı, savaşçı |
Circumspect | İhtiyatlı, tedbirli |
Disparate | Farklı, benzeşmeyen |
Equivocate | Kaçamak konuşmak |
Garrulous | Çok konuşan, geveze |
Inexorable | Amansız, durdurulamaz |
Judicious | Akıllıca, sağduyulu |
Loquacious | Çok konuşan |
Obfuscation | Karışıklık, bulanıklık |
Bu kelimelerle örnek cümleler:
- Anachronism: The use of a smartphone in a movie set in the 1800s is a clear anachronism.
- (1800’lerde geçen bir filmde akıllı telefon kullanımı açık bir tarih hatasıdır.)
- Bellicose: The leader’s bellicose rhetoric worried neighboring countries.
- (Liderin kavgacı söylemi komşu ülkeleri endişelendirdi.)
- Circumspect: She was circumspect in her decision to invest in the new business.
- (Yeni işe yatırım yapma konusunda oldukça ihtiyatlı davrandı.)
- Disparate: The two cultures were so disparate that finding common ground was difficult.
- (İki kültür o kadar farklıydı ki ortak bir nokta bulmak zor oldu.)
- Equivocate: Politicians often equivocate when asked direct questions.
- (Siyasetçiler genellikle doğrudan sorular sorulduğunda kaçamak konuşurlar.)
- Garrulous: The garrulous man at the party didn’t let anyone else speak.
- (Partideki geveze adam kimsenin konuşmasına izin vermedi.)
- Inexorable: Time’s inexorable march affects everyone.
- (Zamanın amansız ilerleyişi herkesi etkiler.)
- Judicious: It was a judicious decision to save money for future expenses.
- (Gelecek harcamalar için para biriktirmek akıllıca bir karardı.)
- Loquacious: The loquacious professor gave a three-hour lecture without taking a break.
- (Çok konuşan profesör, ara vermeden üç saat boyunca ders anlattı.)
- Obfuscation: The lawyer’s deliberate obfuscation of the facts confused the jury.
- (Avukatın kasıtlı olarak gerçekleri bulanıklaştırması, jüriyi şaşırttı.)